22 Aralık 2013 Pazar

bitiyor 2013 takvim yaprakları:)))

merhaba...

2013 bana Didesu'yu getirdi, sırf bu yüzden unutamayacağım yıllardan biri...

diğeri 2009 Demir'in geldiği yıldır...




2014 neler getirecek derseniz....


2014 lütfen bize

sağlık, sevgi, mutluluk, huzur, aşk, para, saygı, bereket, güzel işler, mutlu insanlar, güzel dualar, süper tıkırında çalışan beyin, barış, sağlam karakter ve bir sürü güzel şey şimdi aklıma gelmeyen

Rabbım sen gönülleri bilensin...

herkes içindekileri yaşasın yeni yılda öyle umuyorum...

mutluluk ve sevgiyle...


12 Aralık 2013 Perşembe

Didesu doğduğunda...

Merhaba,

Ben atraksiyonsuz doğurmayı başaramıyorum,
Şöyle sakin sakin, sindire sindire, olması gerektiği gibi...
Neyse Didesu bir şekilde geldi, ben doğurma eyleminde yoktum, kızımı içimden çıkardılar...
Doğurmamış olmak benim için büyük bir tıranva ve bu duygusal çöküntü sezaryen acısı ve kansızlık ile birleşince ben 2 gün hiç yataktan kalkamadım,

Narkoz bedenimi terk ettikçe yerini ağrıya ve acıya bıraktı,
Kan değerlerim yerlerde süründüğü içinde ertesi gün beni kaldırıp yürütmek isteyen hemşireler bir gün daha bekleyelim dediler çünkü ayaklarımın üstüne dahi basamadım, başımda fır fır dönüyordu...

Narkozun etkisi mi yoksa heyecan mı bilemedim ama ilk gece hiç uyumadım, uyuyamadım....Kızım yanımda mışıl mışıl uyuyor...Eşim sandalyede horluyor annem de yan yatakta horluyordu...

Uyku değil ama küçücük minicik kestirmeler yapayım bari dediğimde de 15 dakika da bir elinde içinde tüm gerekli ekipmanlarını barındıran yürüyen sehpaya benzer araçları ile gelen hemşireler beni mahvetti, üstelik yürüyen araçları tekerlekli ve o tekerlekler yürüteç tekerleğinden daha çok ses çıkarıyordu...

Beynim 3 gün içinde bana dünyanın oyununu oynuyor ve hiç susmuyordu...
Yan odada konuşulanlar, doğumhanede ki hatunun doğum sesleri, hemşirelerin sebo terlikleri, yürüteçleri ve hatta danışma masasında ki kızın telefon konuşmaları dahi her şeyi duyan ben sadece ama sadece sessizlik istiyordum, çok şeymiş....

Sabah terlikleriyle etrafta dolaşıp bir de poşet torbaların içinden mum arayan annemi eve göndermek zorunda kaldım, "hayatım sen eve git dinlen bak görüyorsun gece bir şeye ihtiyacım yok::)))"

Eşim de horlamayacağına söz vererek kaldı::)) böylece 2. gece biraz uyku kardeşle barıştık....




Hastane odamızda ki uyku yatağımız, ben hariç herkesin mutlulukla uyuduğu yer::)))














Bu da 3 günün sonunda ki ben::))) 3 ünite kanla 2 ünite serum girmiş bünyeyle şişmesen ayıp olur... Doğuma 68 kilo ile gidip eve 66 kilo döndüm Didesu 3 kiloydu... Evet bu hesapta bir gariplik var::))))



 Evimiz odamız canım komşum Nahide ve muhteşem çocukları Kürşat ve Beril tarafından süslenmiş::)))
Çok teşekkür ederim tekrar....

Hoş geldin kızım, içimin diğer gülün yüzü...

Hoş geldin, biz seni bekliyorduk, seninle tanışmak bize çok iyi geldi...

Hoş geldin minik eller, minik ayaklar,minik patiklerim, kangurum, bebek arabam,...

Hoş geldin karşılıksız sevgim...

Hoş geldin uykusuz geceler, süt pompam, göğüs pedlerim, süt lekeli pijamalarım, bebek bezleri, pişik ilaçları, omuzları kusmuklu tişörtlerim, hiç topla-na-mayan evim, süt yapacak tüm besinler,abi kıskançlıklarım, ...

mutluluk ve sevgiyle...





2 Aralık 2013 Pazartesi

bizim akşamlarımız....

Merhaba,

Bir annenin feryadı...

Tam olamamak, anlatamamak, anlaşılamamak...

Hep aklında bir iş ve düşünce hali...

Çocuklarla yeterince zaman geçirememekten yakınmak,
Eşinle el ele konuşamamaktan, filmi sonuna kadar izleyememekten (her seferinde uyuyakalmaktan), O'nu şaşırtamamaktan şikayet etmek...

Daha açık anlatabilmek için;

Çocuklar uyuduğunda yemek yaparsanız, kocanız bekler durur, romantizm kaybeder
                                  yaşasın bu akşam bizim olsun derseniz sabah kalktığınızda toplanmamış bir salon, uykusuz gözler ve yemeksiz buzdolabına "merhaba" dersiniz

Baktınız ki ortam sessiz biri salonda oyun kurmuş oynuyor diğeri beşikte uyuyor;
    Odamı toplayayım derseniz aklınız işte kalır fabrikaya bağlansaydım iyi olurdu...
    Fabrikaya bağlanınca odanızın dolaplarının dışarı taşmasını engellemek içim daha bir sert kapatırsınız,
    Ütü de yapabilir miyim ki? (ütünün fişini en az 26 kez takıp çıkarmayı göze alırsanız eğer)
 
Sessiz sandığınız ortamda meğer ne kıyametler kopmuş; bir bakarsınız ki salon elinde boya kalemleri ve ellerinde tüm gök kuşağı renkleri mevcut afacan oğlunuzca tehdit edilmekte...
Beşikte ki de size bir sürpriz hazırlamış ve yaptığı kaka sebebiyle üstünü baştan aşağıya değiştirmek zorunda kalmış hatta banyoya kendisini atmışsınızdır...

Eşiniz ben yatıyorum dedikten sonra yatağa girme işlemi sadece 3 saniye sürer, siz yatıyorum dersiniz ve;
Koltukları ve minderleri düzeltirsiniz,
Oğlunuzun sizin canınıza kastı var dedirtecek tuzaklarından kurtulup oyuncaklarını toplarsınız,
Yapılan sulu boya etkinliğinden kalan hatıraları temizlersiniz,
Mutfak tezgahında ki bozulması mümkün yiyecekleri buzdolabına sığıştırıp, tezgahı temizlersiniz,
Tezgahı tarif etmeme gerek yoktur sanırım::))
Banyoda dişlerinizi fırçalarken lavaboyu ovup tuvaleti fırçalarsınız,
Bitmiş çamaşır makinesini boşaltır, asarsınız, içini tekrar doldurup sabah çalıştırmak üzere hazır edersiniz,
Çamaşırları asmanız için kuruyanları katlar ve ütülenecekleri ayırırsınız,
Ütü azmış hadi yatmadan halledeyim ayak altından kalksın demek çok sakıncalı bir iştir ki kaçan uykunuzu yakalamak için buzdolabını dahi temizlemeniz gerekebilir,
Tam yatağa girecekken kızınızın karnı acıkır ve onu emzirirsiniz,
Emzirme işlemi eğer biraz hararetli geçti ise süt koktuğunuzu hissedip banyoya girersiniz,
Mis gibi olmanın verdiği sevinç ile yatağa kafanızı koyduğunuzda; mis gibi olmanın dayanılmaz davetini duyan eşinizin ayaklarını ayaklarınızda hissetmeye başladığınızda anlarsınız ki henüz yatmaya hazır değilsiniz..)))
Eşiniz 3 saattir uyuyor ve enerji depolamış bir şekilde size sarılırken gözünüzden uyku akar, akar...
Tekrar yapılan banyo ve bu sefer "uyku sana geliyorum" nidalarıyla uyumasanız da bayılırsınız,
Yani ben de yatıyorum dedikten sonra yaklaşık 4-5 saat yatmayı ertelemişsiniz,
Sabah bu duruma küfreder bir şekilde uyanmaya çalışırsınız başınızda ki o sinsi alaycı ağrı ile....

Mutluluk ve sevgiyle...



Sabah 6 da kalkıp kaldığın yerden devam etmek::)))

Merhaba,

Bundan 3 ay önce kızım Didesu doğmadan öncede aynen böyle "eksik kalmaktan"bahsediyordum...

Oysa şimdi gerçekten eksiğim çünkü artık Demir'ime daha az kalıyorum....

Sorumluluklar arttıkça içinizden bir enerji ve hareket kabiliyeti patlaması yapmasını bekliyorsunuz, organlarınıza seslenip haydi diyorsunuz, ama görünen o ki onlarda pes etmiş free takılıyorlar, bir türlü koordine olamıyorlar ve akşam 19 da çocukları yatırırken uyuyakalmak bir ritüel haline geliyor....

İşe gitmediğim günler daha az eksiklik yaratıyorum, sabah 6 da kalkış ve 7 ye kadar Didesu'yu kakasını yapabilmesi için cesaretlendirme işlemleri; karnını ovalama, ayaklarına masaj, ayak ve bacak hareketleri ve bin türlü değişik pozisyonda hadi bir gag yapalım diye uğraş ve pırt pırt sesine alkış::)))

Eğer şanslıysam Didesu'nun tüm bağırsak hareketleri bu bir saat içinde bitmiş ve 7 de Demir'im "günaydın" demiş oluyor;
    Didem bugün tatil mi?
Hayır hayatım bugün okul 3 gün sonra tatil
    Didem bugün serbest kıyafet günü mü?
Hayır hayatım bugün kitap günü
    Didem bugün oyuncak günü mü?
Hayır hayatım oyuncak günü yarın
    Didem biliyor musun yeni bir şey öğrendim?
Ne öğrendin aşk?
    Hatırlamaya çalışıyorum ama hatırlayamıyorum
Haydi bakalım, bugün kahvaltıda ne yemek istersin? (aksi taktirde yatakta ki bu diyalog sonsuza kadar uzayabilir!)
   Tost mama, pata pata, yumurta, köfte....
Tamam ben sana yumurtanı hazırlarken lütfen yüzünü yıka...

Banyo sanki içinde 4 fil yıkanmış gibi ıslanırken ve ben "hayır hayır sinirlenmiyorum ki" diye sabahımla alay ederken "Görkemmmmmm" diye bir çığlık çıkıveriyor içimden....
Görkem banyodan Demir'i çıkarıp daha görebileceğim alana getirirken akşamdan yada sabahın köründen hazırladığım kıyafetlerini de giydirme operasyonu başlamış oluyor....

Kahvaltıdan önce giyinirse ki pek mümkün değil ama mutlaka kakası gelir ve kahvaltıda yediklerinden önüne bir menü oluşturur o yüzden son dakika sokak kapısının önünde giyiniyoruz artık.

Bir elimde yumurta bir elimde iyileştirici (portakal, mandalina, ıspanak, elma vs katı meyve sıkacağından geçmiş vitamin deposu) arkasından dolanan ben...

Kahvaltı bitince tekrar banyo faslı dişler fırçalanır ve el yüz yıkanır 2 fil daha bizim banyoyu ziyaret ederken; "haydi geç kalıyorsunuz servis gidiyor..."

    Gerçekten mi Didem, o zaman beni Törtem (Görkem) götürsün
Hayır henüz gerçek değil ama biraz daha oyalanırsam gidecek (iç çamaşırını giydirdim)
    Didem biliyor musun
Kerem bizim komutan olmamıza izin vermiyor?
Bu konuyu konuşmuştuk, sizde başka bir oyun kurun ve hepiniz komutan olun (tişörtünü  ve çoraplarını giydirdim)
     Didem biliyor musun su içerken yıla bile dokunmazmış?
Gerçekten mi vay be hiç bilmiyordum nereden çıktı bu kim kime ne yaptı ki su içerken? (pantolonunu giydiriyorum)
      Hani Sarper benim üstüme suyu dökmüştü ya öğretmenimiz ona kızmıştı ve ceza verdi yeri o temizledi birde yılan bile dokunmaz dedi
Hııı anladım, öğretmeniniz çok doğru söylemiş, bence de yılan bile dokunmayacağına göre sizde dokunmayın birbirinize...(kapşonlu hırkasını ve ayakkabılarını giydiriyorum, çantasını babasına veriyorum büyük montunu ellerine alıyorlar asansör gelmek üzere)
      Didem 5 gün okul 2 gün tatil
Evet hayatım az kaldı tatile ve seni çok sevdiğimi sakın unutma...
      Tamam unutmam, aaaaa suluğum nerede
Çantanda... (haydi asansör geldi)
       Kitabımı da koydun mu?
Evet Çantanda
       Teşekkür ederim Didem
Ben teşekkür ederim Demir'im, seni seviyorum (resmen kapıyı üstlerine kapatıp Didesu'nun yanına koşuyorum...)

Camdan servise binişini el sallayarak izliyoruz...Saat 7 45

Eğer şanslı kalkmadıysam tüm bunları Didesu kucağımda yada mememdeyken yapmaya çalışıyorum...

Bu benim evden çıkmak zorunda olmadığım bir günün sabahıydı, birde bu kargaşaya benim giyin(me)me ve bir iki makyaj çalışmalarımı eklenmiş halini başka yazıya anlatayım...

mutluluk ve sevgiyle...