13 Kasım 2013 Çarşamba

DİDESU doğarken...

16 EYLÜL 2013 PAZARTESİ  01:51

13 Eylül Cuma; oğlumun okulundayız, insanlar bana baktıklarında gözlerinden endişe ve şaşkınlık fırlıyor....

sözümü tutuyorum...














14 Eylül Cumartesi;  fabrikadaydım masamı topladım ve evimizde ki en boş odayı ofise çevirdim...
Akşamda arkadaşımızın oğullarına gidiyoruz, sünnet düğünü... çok keyifli geçiyor...Demir kahramanı örümcek adam ile buluşuyor...

















15 Eylül Pazar; spa keyfi yapıyorum, sabah herkes uyurken kalkıp kese- köpük masaj oluyorum, "burada doğuracaksın" geyikleri arasında giyinip eve geliyorum, süper bir kahvaltı ve ardından  2 lise arkadaşım bana geliyor... akşam nasıl oluyor anlamıyoruz, Banu giderken siz kesin tarihi yanlış hesaplıyorsunuz atık doğurman lazım diyor.... Eşim ki 6 doğum yapmış ve 18 doğumda bulunmuş kişilik "yok daha yüzü gözü şişmedi" diyor.
gerçekten de takvime göre 3 hafta var Didesu'nun gelmesine....Ama herkes yanılıyor, kızım ne yüzümün şişmesini nede takvim yaprağını bekledi...

Bir patlıcan kebabı yapmışım ki git gel yedim...





Demir'imi uyuttum ve bende gece 22:30 gibi uyuyakalmışım, bir ıslaklık uyandırdı beni, Demir'i elledim o kuru, ( bu arada hala beraber yattığımız anlaşılıyor, başka yazıya artık:)))) biraz doğruldum ki şarrrrrrrrr, Görkem diyorum geldi; şaşkın, kaldı öylece...
Yatakta ne varsa yere attık ve baraj patlamış da fışkırmış suyumun bitmesini bekledik....

Demir de suyum gelmediği için bu duyguyu bilmiyordum, bu kadar çok suyun benim içimden çıktığına inanamayarak banyoya koştum, uzun uzun ılık duş aldım...

Duştan çıkınca tüm ıslak nevresim takımını makinaya attım, yıkadık, astık bu arada saat 24 olmuştu ve sancı gelmeye başlamış olduğu için annemle kardeşimi çağırdık, Demir'e söz vermiştim kardeşini beraber karşılayacağız diye ama benim minik adamın gözlerini açamıyordu, zorla giyindi son anda asansörde ben Çiğdemle kalacağım diye teyzesiyle 3. katta indiler ve uykuya teslim oldu:)))

Hastaneye saat 1 civarı giriş yaptık, nts de çok büyük sancılar yoktu, zaten bende demir de çektiğim sancının ancak çeyreğini hissediyor ve "aferin kızıma annesini üzmeden gelecek" diye kendimi avutuyordum...

Ebe ilk muayenesini 2 saniyeden kısa bir zamanda tamamladı, "ayak geliyor" dedi bana bakarak, "nasıl olur daha 2 gün önce ultrasonda kanala yerleşmiş kafa gördük ve sevinç çığlıkları atmıştık" diyorum, doktorunuzu çağıracağım diyor ve beni bırakıyor sancı odasında...

Bir hışımla 2 kişi odaya geliyor Dr Hanım odama çıkarıp ultrasonu hazırlayın demiş, alt kata iniyoruz, normal muayene odasındayız ben gelen sancıları ayakta karşıladıkça oturmam için yalvaran hemşireleri görüyorum...

Dr Hanım koşarak ve üzerinde pijamalarla geliyor, ultrasona dokunmadan muayene ediyor ve "-1 e hemen diyor", ben çatal koltukta olanları anlamaya ve "doğumistan ülkesinden" biraz çıkıp gerçeğe dönmeye çalışırken telefon konuşmalarını duyuyorum, ameliyathane hazırlanıyor, çataldan kalkıp, "ne oluyor bana da bir şey söyleyin" diyorum, "ameliyat olmak falan istemiyorum ben daha önce yaptım yine yapabilirim", beni kimse dinlemiyor belki de sesim çıkmıyor, annem çaresiz durumu anlamış ve kabullenmiş gibi gözüküyor, Görkem yok, yatış işlemlerini yapıyormuş, "-1 ler de beni bulamaz bekleyelim" dedikçe beni yürüyen sandalyeye yerleştiriyor ve uçarak -1 e indiriyorlar, ekip hazır, ben hala kapıdan bile medet umar durumdayım, "lütfen, bir daha bakalım, doğura bilirim" artık hıçkırarak ağlıyorum, vazgeçmiyorum ama çaresizlik beni yoruyor...

Dr Hanım ellerini dezenfekte etmiş, yüzünde maske yanıma geliyor kapıya, gözleri kocaman, renkli ve çok güzel.... "Didem bebeğine zarar veriyorsun, doğurman mümkün değil, ayak geliyor sakat kalabilir ve seni kaybedebiliriz, lütfen yat masaya sezaryen zamanını kaçırmak üzereyiz" diyor.

Tıpış tıpış masaya oturuyorum, üstümde ki geceliği çıkarmak istiyor hasta bakıcı tam hayır diyecekken göz göze geliyoruz, yatıyorum, gözlerimden yaşlar süzülüyor...

Tam yatıyorum bir çift yeşil göz... Anestezist... Yatacağım ve çocuğum gelecek ve yürüyerek buradan çıkacağım hayallerimi "doğumistanda" bırakıyorum...

Ne yedin diyor, oooo ne yemedim ki, ama hala aç hissediyorum, ne zaman su içtin diyor, az önce diyorum, biraz önce sancım gelirken, ağzım kuruduğu için...


Dr Hanım'ı görüyorum elinde neşter, aşağı tarafımı görmeyim diye bir perde çekiliyor, durun diyorum daha uyumadım, uyumadım ki, uyumadım ki, uyuma, uyu, uuuuu...........






İnsan acıyla uyanır mı? Karnı yokmuş gibi, acının nereden geldiğini anlamaya çalışarak...
Nefes alamaz, arada kalır mı? Konuşulanları duyar ama sesi çıkmaz mı?

Gözlerimi açmaya çalıştım, bana bakan ve nefes alan gözler... "Didem nefes al, nefes al" diyorlar; o an anlıyorum ki nefes almayı unutmuşum, hııııııııııı o nefes Rabbim her nefesime şükürler olsun...

"1-2-3"  "durunnnnnnnnnnn" diyemeden hoppa yatağa geçiriliyorum ve anlıyorum o keskin acının nereden geldiğini...

Odaya geldiğimi, annemin ve sevdiğimin seslerini duyduğumda anlıyorum, titriyorum sanki yatak bile titriyor...

Beynim bana oyun oynuyor, her sesi duyuyorum, yan odaya gidip televizyonun sesini kısın demek geliyor içimden...

Ağrı kesici en iyi dosttum....

O da ne minik pembe bir şey...

DİDESU...

mutluluk ve sevgiyle....



Didesu için son kontroller...

Tüm doktor ziyaretlerimde beni yalnız bırakmayan Sevgim'e çok teşekkür ederim,
tabi bu ziyaretlerde hastaneyi birbirine katmayı bir borç gören oğlum Demir'e de::)))
Çok söze gerek yok sanırım...
Demir ve Görkem ikilisi::)))
  


Koyun can derdinde.... (o koyun ben oluyorum::)))) 



Mutluluk ve Sevgiyle...

Merak etme Didesu...



Demir ağlayan Didesu'ya yaklaşır kulağına eğilir ve

-- Merak etme Didesu, sen de büyüyünce Didem olacaksın...

Bu nasıl bir mutluluktur, oğlum kızımın büyüyünce ben olacağını zannediyor::)))

Bu nasıl bir duygudur...

Teşekkür ederim Allah'ım...

Mutluluk ve sevgiyle...

1 Kasım 2013 Cuma

Bebek Pişiklerinde Mucize: Kantaron ağı

Merhaba

Henüz Didesu'nun geliş hikayesini yazamadım ama bu yazıyı da bekletmek istemiyorum;

Didesu 3 hafta erken geldi, kendi isteğiyle hiçbir zorlama olmadan...

Ve kafasını değil minik ayaklarını ilk olarak çıkarmak isteyerek beni uçarak sezaryen masasına yatırdı.

Neyse sağlıkla geldi ya gerisi önemli değil dedik...

Daha 3 haftalık iken poposu kızarmaya başladı, biraz zeytinyağı sürdük ama sonra ansızın yaralar oldu, sanki ilk üst deri soyuldu ve altından minik minik kabarcıklar baş gösterdi sonra o kabarcıklar birleşip daha büyük yaralar oldular.

Bayramın ikinci günü doktorumuza ulaşamayınca nöbetçi eczaneye koştuk, gösterdik ve bebanthen plus ile sudocrem verdi.

Sudocrem in hakkını yemeyelim sadece kızarıklık ve hafif pişiklerde süper, kızarıklık hemen geçiyor, ama daha derin yaralarda bir faydası olmadı.

Bu arada travacort, mustela, tracagen, popolin kullanıldı, sık sık yıkandı, hiç ıslak kalmadı ama benim narin kızımın poposu  feraha çıkmadı...

Sonra kantaron yağı için bir arkadaşımdan referans aldım, ilk olarak bebekte kullanmak istemedim, uçucu yağların yan etkisi olabilir diye...

Annem ayvalıkta ki komşumuzun verdiği el yapımı küçük ve açılmamış bir şişe kantaron yağımız var değince dayanamadın...

Kulak pamuğunu şişeye sokup pamuklu yerini yaraların üstüne hafifçe sürüp 4 gün sonunda ciddi fark ve 7 gün sonunda da gerçekten iyileşen bir popo gördük...

Sizde benim gibiyseniz, her alt açtığınızda ağlamak geliyorsa içinizden ve kendinizi ölesiye suçluyorsanız deneyin derim...

Bilirim doğa sonsuz cömert...
Bilirim toprakla bütünleşecek bedenlerimiz topraktan geleni doğru kullandığımızda "evelallah" derler...
Bilirim anne olmak içinden alevler çıkmasıdır her sancılı ses de...

mutluluk ve sevgiyle...